F ForuM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

F ForuM

Biz Bir Aileyiz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 A'dan Z'ye Osmanlı Devleti

Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4
YazarMesaj
Mrsposible
Co Admin
Co Admin
Mrsposible


Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 03/05/10

A'dan Z'ye Osmanlı Devleti - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: A'dan Z'ye Osmanlı Devleti   A'dan Z'ye Osmanlı Devleti - Sayfa 4 I_icon_minitimePtsi Mayıs 03, 2010 8:42 pm

KAPİTÜLASYONLAR

Osmanlı Devleti'nde Kanuni Sultan Süleyman döneminde 1535'de ilk kez padişah fermanıyla Fransızlara tanınan hakların tümü.

Fransa Kralı I. François 1525'de Cermen İmapartoru V. Carlos tarafından esir alınmış bunun üzerine Kralın annesi Kanuni'ye bir mektup yazarak yardım istemiştir. Bu sırada Mohaç Seferi'ne çıkacak olan Kanuni bu yardımla Habsburglarla yakınlaşma sağlanabilir düşüncesiyle yardım etmeyi kabul etmiştir. Fakat herşey Sultan Süleyman'ın planladığı gibi olmamış Fransız dostluğu zamanla resmi bir kimlik kazanmıştır.

1535'te Fransızlarla Osmanlı Devleti arasında imzalanan antlaşmayla Fransızlara birtakım haklar verilmiştir. Kapitülasyonlar bu dostluk antlaşmasının yarattığı yakınlaşma ortamında verilmiş olan haklardır. Buna göre; Fransız bayrağı taşıyan gemiler Osmanlı egemenliğinde bulunan bütün limanlarda serbestçe ticaret yapabileceklerdi. Diğer yabancı devletler gemilerini Osmanlı egemenliğinde bulunan denizlerde ancak Fransız bayrağı altında ticaret yapabileceklerdi. Bu sayede Fransızlar kapitülasyonlar gereği Osmanlı denizlerinde serbestçe ticaret yapma özgürlüğüne kavuşmuştu. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan Katoliklere ibadet özgürlüğü verilmesi Fransız konsoloslarına kendi vatandaşlarıyla ilgili sorunların çözümlenmesinde yargı yetkisi tanınması gibi hükümler daha sonraki yıllarda İmparatorluğun zayıflamasıyla devletin bağımsızlığını yok edecek kurallar haline getirilmiştir.

1569 1581 1597 1614 1673 ve 1740 yıllarında yeni kapitülasyonlar verilmiştir. 1740 kapitülasyonlarıyla Fransa'ya tanınan haklar daha da genişletilmiş diğer batılı ülkelere de aynı hakların tanınması kabul edilmiştir. 1740 kapitülasyonlarından sonra Osmanlı sınırları içerisindeki yabancı devletlere çok geniş ticaret yapma olanakları sağlanmış hatta bu haklar sayesinde İstanbul'da yanacı postaneler açılmıştı.

Sevr Antlaşması'nın imzalanmasıyla kapitülasyonlardan yararlanma hakkı Yunanistan ve Ermenistan'a verilmiş yabancı gemilere Türk gemilerine tanınan bütün hakların tanınması kararlaştırılmıştır. 22 Mart 1922'deki Sakarya Zaferi'nden sonra Paris'te toplanan İtilaf Devletleri Dışişleri bakanları konferansında ise İngiltere Fransa İtalya Japonya Türkiye ve kapitülasyonlardan yararlanan öbür devletlerin katılmasıyla kurulacak bir komisyonca kapitülasyon hükümlerinin gözden geçirilmesi konusunda karara varılmıştır. Kapitülasyonlar Lozan Barış Antlaşmasıyla yürürlükten kalkmıştır
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mrsposible
Co Admin
Co Admin
Mrsposible


Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 03/05/10

A'dan Z'ye Osmanlı Devleti - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: A'dan Z'ye Osmanlı Devleti   A'dan Z'ye Osmanlı Devleti - Sayfa 4 I_icon_minitimePtsi Mayıs 03, 2010 8:42 pm

LALE DEVRİ

Osmanlı tarihinde 1718-1730 yılları arasında geçen süreye denir.

Lale devrini padişah Sultan III. Ahmet ve özellikle onun Sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa açmıştır. Bu devir memlekete Batı'dan bazı yeniliklerin girmesi ve saray çevresindeki zenginlerin yaşadığı eğlence hayatıyla belirir. Lale merakı yayılmıştı ve yabancı memleketlerden lale soğanı getirilirdi. "Mahbup" adı verilen bir lalenin soğanı 500 altına satılırdı.

Lale devrinden önce devlet ve halk Venedik Avusturya ve İranlılarla yapılan savaşlardan yorgun düşmüştü. Barışcı bir devlet adamı olan İbrahim Paşa sadrazam olunca Avusturya ve Venedik'le toprak kaybı pahasına da olsa Pasarofça Antlaşması (1718) yapılıp savaşsona erdirildi.

Doğu sınırlarında da güvenlik sağlanmaya çalışıldı.Bundan sonra devlet yönetiminde ıslahat ve yenileşmeye gidildi. Lale devrinde ordu yeniden düzenlendi İstanbul'da itfaiye teşkilatı kuruldu.

İstanbul yeniden imara başlandı. Yeni köşklersaraylar yapıldı. Türklere ait ilk basımevi açıldı. Yalova'da bir kağıt fabrikası kuruldu. Dokumacılıkü çinicilik yapımevleri çoğaldı. Sanat ve bilim korundu.

Padişahın sadrazamın eğlence ve israfları yakınlarını iyi mevkilere getirmeleri ve yeni vergilerin konması halkı sıkıntıya soktu ve şikayetlere sebep oldu. İlmiye sınıfından Zülali Hasan ile İspirizade Ahmet Efendiler Patrona Halil'i bir isyan için teşvik ettiler. Tarihimizde Patrona Halil isyanı diye anılan isyan patladı. İsyancıların ısrarıyle İbrahim Paşa öldürüldü sonra Sultan III. Ahmet tahttan indirildi. Böylece Lale devri kapandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mrsposible
Co Admin
Co Admin
Mrsposible


Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 03/05/10

A'dan Z'ye Osmanlı Devleti - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: A'dan Z'ye Osmanlı Devleti   A'dan Z'ye Osmanlı Devleti - Sayfa 4 I_icon_minitimePtsi Mayıs 03, 2010 8:42 pm

TANZİMAT FERMANI


3 Kasım 1839'da Sultan Abdülmecid'in sadrazamı Mustafa Reşid tarafından Gülhane Parkı'nda yabancı devletlerin elçileri ve büyük bir halk topluluğunun huzurunda okunan kişilerle devlet arasındaki ilişkilere hukuki yönden yenilikler getiren şeriata dayanan eski yasaları tamamen değiştirmeyi öngören Tanzimat-ı Hayriye adı verilen ıslahat hareketinin siyasal ve hukuki yönden teminat altına alan belge.

Yeniçeri Ocağı'nın bozulmaya başlaması nedeniyle Sultan II. Mahmud döneminde başlayan yenilik hareketleri ve Sultan Abdülmecid'in tahta çıkar çıkmaz ıslahat hareketine devam etmek amacında olduğunu göstermesi Osmanlı Devlet yapısındaki değişmin başlangıcıydı. Sadrazam Mustafa Reşid Paşa Gülhane Hatt-ı Hümayununu Padişah adına kaleme almış; devlet ve birey arasındaki ilişkilerde devletin modernleştirilmesi amacına dayanan temel ilkeler kabul ve ilan edilmiştir. Tanzimat Fermanı'nın tam metni şöyledir ;

Herkesin bildiği gibi devletimizde kuruluşundan beri Kuran'ın yüce hükümlerine ve şeriat yasalarına tam uyulduğundan ülkemizin gücü ve bütün tab'asının refah ve mutluluğu en yüksek noktaya çıkmıştı. Ancak yüz elli yıl var ki birbirlerini izleyen karışıklıklar ve çeşitli nedenlerle şeriata ve yüce yasalara uyulmadığından evvelki kuvvet ve refah tam tersine zayıflık ve fakirliğe dönüştü. Oysa şeriat yasaları iel yönetilmeyen bir ülkenin varlığını sürdürebilmesinin imkansızlığı açık seçik ortadadır.

Tahta geçtiğimiz mutlu günden bu yana bütün çabalarımız hep ülkenin kalkınması ahalimiz ve fakirlemizin refahı amacına yönelik oldu. Eğer yüce devletimize dahil ülkelerin coğrafi konumu verimli toprakları ve halkının yetenekleri gözönünde tutularak gerekli girişimler yapılırsa yüce Tanrı'nın yardımı ile beş-on yılda kalkınabileceğimiz söz götürmez.

Ulu Tanrı'nın yardımına ve Peygamberimiz hazretlerinin ruhaniyetine sığınarak yüce devletimizin ve ülkemizin iyi bir biçimde yönetilmesi için bundan böyle bazı yeni yasalar çıkarılması gerekli görüldü.

Söz konusu yasaların başında can güvenliği; ırk namus ve malın korunması; vergi toplanması; halkın askere alınıp silah altında tutulma süresi gibi hususlar gelmektedir. Şöyle ki; Dünyada can ırz ve namustan daha kıymetli birşey yoktur. Bir insan bunları tehlikede görünce yaradılıştan kötü olmasa bile canını ve namusunu korumak için olmadık çarelere başvurur. Bunun devlet ve memlekete zarar vereceği açıktır. Buna karşılık can ve namustan emin olan bir kimse sadakat ve doğruluktan ayrılmaz işi ve gücü ile devletine ve milletine yararlı olur.

Mal güvenliğinin olmadığı yerde ise kimse devlet ve ulusuna ısınamaz ülkesinin yükselmesi ile ilgilenmez hep korku ve üzüntü içinde yaşar. Buna karşılık malından mülkünden emin olmadığı zaman hep kendi işi ve işinin genişletilmesi ile uğraşır. Devlet ve millet gayreti vatan sevgisi kendisinde her gün artar.

Vergi konusuna gelince: Bir devlet ülkesini korumak için askere ve gerekli öbür masraflara muhtaçtır. Bu para ile olur. Para tab'adan toplanacak vergiler ile oluştuğundan bunun en iyi şekilde toplanması gerekir.

Evvelce gelir sanılmış olan "yed'i vahit" belasından ülkemiz hamdolsun kurtulmuşsa da yıkıcı bir yöntem olup hiçbir zaman yararlı sonuç doğurmamış olan iltizam usülü hala sürüyor. Bu ülkenin siyasi işlerini ve mali konularını bir adamın keyfine hatta cebir ve zulmüne teslim etmek demektir. Bu adam iyi bir insan değilse hep kendi çıkarına bakar bütün davranışlarında kötülüğe zulme yönelir. Bu nedenle ülkemiz insanlarının her biri için malına ve gelirine göre bir verginin saptanması ve kimseden bundan fazla birşey alınmaması gerekir. Yüce devletimizin karada ve denizdeki askeri masrafları ile öbür masrafları yasalarla belirlenip sınırlandırılmalı ve uygulama ona göre yapılmalıdır.

Askerlik de yukarıda belirtildiği gibi önemli konulardan biridir. Ülkenin korunması için asker vermek halkın başlıca borcudur. Fakat bir memleketin mevcut nüfusuna bakılmaksızın şimdiye kadar yapıldığı gibi kiminden tahammülünden çok kiminden az asker alınması hem düzesizliğe; hem tarım ticaret ve bayındırlık işerinin kötü gitmesine; hem ömür boyu askerlik bıkkınlığa; hem de nüfusun azalmasına yol açar. Bu nedenle her memlektten alınacak asker miktarı için uygun yöntem konulmalı ve dört veya beş yıl hizmet için sıra ussulü getirilmelidir. Bunlar yapılmadıkça devletin kuvvetlenip gelişmesi huzur ve asayişin sağlanması mümkün olmaz. Bütün bunların dayanağı yukarıda açıklanan hususlardır.

Bu nedenle bundan böyle suç işleyenlerin durumları şeriat yasaları gereğince açıkca incelenip bir karara bağlanmadıkça kimse hakkında açık veya gizli idam ve zehirleme işlemi uygulanmayacaktır. Hiç kimse başkasının ırz ve namusuna saldırmayacaktır. Herkes malına mülküne tam sahip olacak bunları dilediği gibi kullanacak bunu yaparken de devlet büyüklerinin müdahalesine uğramayacaktır. Birinin suçluluğunun saptanması halinde mirasçıların o işle ilgileri bulunmayacağından suçlunun malları elinden alınıp varisleri miras hakkından yoksun bırakılmayacaklardır.

Yüce devletimizin tab'ası Müslümanlarla öbür uluslar bu haklardan tam yararlanacaklardır.
Can ırz namus ve mal konularında ülkemizin tüm halkına şeriat yasaları gereğince garanti verilmiştir. Öbür konularda da oybirliği ile karar verilmesi için Meclisi Ahkam-ı Adliye üyeleri gerektikçe artırılacaktır. Yüce devletimizin bakanları ile ileri gelenleri belirli günlerde orada toplanarak görüşlerini çekinmeden açıkça söyleyeceklerdir. Can mal güvenliğine ve vergilerin belirlenmesine ait yasalar böyle hazırlanacaktır.

Askerlikle ilgili konular Bab-ı Seraskeri Dar-ı Şurası'nda görüşülüp karara bağlandıktan sonra sonsuza dek uygulanmaları için tasdik edilmek üzere tarafıma gönderilecektir. Söz konusu yasalar sırf din devlet ülke ve ulusu kalkındırmak amacı ile çıkarılacaklardından bunlara tam uyacağımıza yemin ederiz. Bu konuda Hırka-i Şerife odasında tüm din adamları ile bakanların hazır bulunacakları bir sırada yemin edecektir.

Din adamı ve vezirlerden yasalara aykırı hareket edenlerin kanıtlanacak suçlarına göre rütbelerine ve hatır ve gönüle bakılmaksızın cezalandırılmaları için özel ceza yasası çıkarılacaktır.

Memurlara yeterli maaş bağlanmış olup henüz bağlanmış olanlarınkiler de belirlenecektir. Bu yolla da şeriata aykırı olan ve ülkenin gerilemesinde başrolü oynayan rüşvet belası güçlü bir yasa ile ortadan kaldırılmış olacaktır.

Bütün bu sayılan hususlar eski hükümlerin tümden değiştirilmesi demek olacağından işbu fermanımız İstanbul halkına ve ülkemiz halkına duyurulacaktır. Bundan başka dost devletlerin de bu yönetimin sonsuza dek uygulanmasına tanık olmaları için fermanımız İstanbul'daki tüm büyükelçilere resmen bildirilecektir.

Tanrı hepimizi başarılı kılsın; yasalara uymayanlar Tanrı'nın lanetine uğrasın ve ömürleri boyunca rahat yüzü görmesin. Amin.TANZİMAT FERMANI


3 Kasım 1839'da Sultan Abdülmecid'in sadrazamı Mustafa Reşid tarafından Gülhane Parkı'nda yabancı devletlerin elçileri ve büyük bir halk topluluğunun huzurunda okunan kişilerle devlet arasındaki ilişkilere hukuki yönden yenilikler getiren şeriata dayanan eski yasaları tamamen değiştirmeyi öngören Tanzimat-ı Hayriye adı verilen ıslahat hareketinin siyasal ve hukuki yönden teminat altına alan belge.

Yeniçeri Ocağı'nın bozulmaya başlaması nedeniyle Sultan II. Mahmud döneminde başlayan yenilik hareketleri ve Sultan Abdülmecid'in tahta çıkar çıkmaz ıslahat hareketine devam etmek amacında olduğunu göstermesi Osmanlı Devlet yapısındaki değişmin başlangıcıydı. Sadrazam Mustafa Reşid Paşa Gülhane Hatt-ı Hümayununu Padişah adına kaleme almış; devlet ve birey arasındaki ilişkilerde devletin modernleştirilmesi amacına dayanan temel ilkeler kabul ve ilan edilmiştir. Tanzimat Fermanı'nın tam metni şöyledir ;

Herkesin bildiği gibi devletimizde kuruluşundan beri Kuran'ın yüce hükümlerine ve şeriat yasalarına tam uyulduğundan ülkemizin gücü ve bütün tab'asının refah ve mutluluğu en yüksek noktaya çıkmıştı. Ancak yüz elli yıl var ki birbirlerini izleyen karışıklıklar ve çeşitli nedenlerle şeriata ve yüce yasalara uyulmadığından evvelki kuvvet ve refah tam tersine zayıflık ve fakirliğe dönüştü. Oysa şeriat yasaları iel yönetilmeyen bir ülkenin varlığını sürdürebilmesinin imkansızlığı açık seçik ortadadır.

Tahta geçtiğimiz mutlu günden bu yana bütün çabalarımız hep ülkenin kalkınması ahalimiz ve fakirlemizin refahı amacına yönelik oldu. Eğer yüce devletimize dahil ülkelerin coğrafi konumu verimli toprakları ve halkının yetenekleri gözönünde tutularak gerekli girişimler yapılırsa yüce Tanrı'nın yardımı ile beş-on yılda kalkınabileceğimiz söz götürmez.

Ulu Tanrı'nın yardımına ve Peygamberimiz hazretlerinin ruhaniyetine sığınarak yüce devletimizin ve ülkemizin iyi bir biçimde yönetilmesi için bundan böyle bazı yeni yasalar çıkarılması gerekli görüldü.

Söz konusu yasaların başında can güvenliği; ırk namus ve malın korunması; vergi toplanması; halkın askere alınıp silah altında tutulma süresi gibi hususlar gelmektedir. Şöyle ki; Dünyada can ırz ve namustan daha kıymetli birşey yoktur. Bir insan bunları tehlikede görünce yaradılıştan kötü olmasa bile canını ve namusunu korumak için olmadık çarelere başvurur. Bunun devlet ve memlekete zarar vereceği açıktır. Buna karşılık can ve namustan emin olan bir kimse sadakat ve doğruluktan ayrılmaz işi ve gücü ile devletine ve milletine yararlı olur.

Mal güvenliğinin olmadığı yerde ise kimse devlet ve ulusuna ısınamaz ülkesinin yükselmesi ile ilgilenmez hep korku ve üzüntü içinde yaşar. Buna karşılık malından mülkünden emin olmadığı zaman hep kendi işi ve işinin genişletilmesi ile uğraşır. Devlet ve millet gayreti vatan sevgisi kendisinde her gün artar.

Vergi konusuna gelince: Bir devlet ülkesini korumak için askere ve gerekli öbür masraflara muhtaçtır. Bu para ile olur. Para tab'adan toplanacak vergiler ile oluştuğundan bunun en iyi şekilde toplanması gerekir.

Evvelce gelir sanılmış olan "yed'i vahit" belasından ülkemiz hamdolsun kurtulmuşsa da yıkıcı bir yöntem olup hiçbir zaman yararlı sonuç doğurmamış olan iltizam usülü hala sürüyor. Bu ülkenin siyasi işlerini ve mali konularını bir adamın keyfine hatta cebir ve zulmüne teslim etmek demektir. Bu adam iyi bir insan değilse hep kendi çıkarına bakar bütün davranışlarında kötülüğe zulme yönelir. Bu nedenle ülkemiz insanlarının her biri için malına ve gelirine göre bir verginin saptanması ve kimseden bundan fazla birşey alınmaması gerekir. Yüce devletimizin karada ve denizdeki askeri masrafları ile öbür masrafları yasalarla belirlenip sınırlandırılmalı ve uygulama ona göre yapılmalıdır.

Askerlik de yukarıda belirtildiği gibi önemli konulardan biridir. Ülkenin korunması için asker vermek halkın başlıca borcudur. Fakat bir memleketin mevcut nüfusuna bakılmaksızın şimdiye kadar yapıldığı gibi kiminden tahammülünden çok kiminden az asker alınması hem düzesizliğe; hem tarım ticaret ve bayındırlık işerinin kötü gitmesine; hem ömür boyu askerlik bıkkınlığa; hem de nüfusun azalmasına yol açar. Bu nedenle her memlektten alınacak asker miktarı için uygun yöntem konulmalı ve dört veya beş yıl hizmet için sıra ussulü getirilmelidir. Bunlar yapılmadıkça devletin kuvvetlenip gelişmesi huzur ve asayişin sağlanması mümkün olmaz. Bütün bunların dayanağı yukarıda açıklanan hususlardır.

Bu nedenle bundan böyle suç işleyenlerin durumları şeriat yasaları gereğince açıkca incelenip bir karara bağlanmadıkça kimse hakkında açık veya gizli idam ve zehirleme işlemi uygulanmayacaktır. Hiç kimse başkasının ırz ve namusuna saldırmayacaktır. Herkes malına mülküne tam sahip olacak bunları dilediği gibi kullanacak bunu yaparken de devlet büyüklerinin müdahalesine uğramayacaktır. Birinin suçluluğunun saptanması halinde mirasçıların o işle ilgileri bulunmayacağından suçlunun malları elinden alınıp varisleri miras hakkından yoksun bırakılmayacaklardır.

Yüce devletimizin tab'ası Müslümanlarla öbür uluslar bu haklardan tam yararlanacaklardır.
Can ırz namus ve mal konularında ülkemizin tüm halkına şeriat yasaları gereğince garanti verilmiştir. Öbür konularda da oybirliği ile karar verilmesi için Meclisi Ahkam-ı Adliye üyeleri gerektikçe artırılacaktır. Yüce devletimizin bakanları ile ileri gelenleri belirli günlerde orada toplanarak görüşlerini çekinmeden açıkça söyleyeceklerdir. Can mal güvenliğine ve vergilerin belirlenmesine ait yasalar böyle hazırlanacaktır.

Askerlikle ilgili konular Bab-ı Seraskeri Dar-ı Şurası'nda görüşülüp karara bağlandıktan sonra sonsuza dek uygulanmaları için tasdik edilmek üzere tarafıma gönderilecektir. Söz konusu yasalar sırf din devlet ülke ve ulusu kalkındırmak amacı ile çıkarılacaklardından bunlara tam uyacağımıza yemin ederiz. Bu konuda Hırka-i Şerife odasında tüm din adamları ile bakanların hazır bulunacakları bir sırada yemin edecektir.

Din adamı ve vezirlerden yasalara aykırı hareket edenlerin kanıtlanacak suçlarına göre rütbelerine ve hatır ve gönüle bakılmaksızın cezalandırılmaları için özel ceza yasası çıkarılacaktır.

Memurlara yeterli maaş bağlanmış olup henüz bağlanmış olanlarınkiler de belirlenecektir. Bu yolla da şeriata aykırı olan ve ülkenin gerilemesinde başrolü oynayan rüşvet belası güçlü bir yasa ile ortadan kaldırılmış olacaktır.

Bütün bu sayılan hususlar eski hükümlerin tümden değiştirilmesi demek olacağından işbu fermanımız İstanbul halkına ve ülkemiz halkına duyurulacaktır. Bundan başka dost devletlerin de bu yönetimin sonsuza dek uygulanmasına tanık olmaları için fermanımız İstanbul'daki tüm büyükelçilere resmen bildirilecektir.

Tanrı hepimizi başarılı kılsın; yasalara uymayanlar Tanrı'nın lanetine uğrasın ve ömürleri boyunca rahat yüzü görmesin. Amin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
A'dan Z'ye Osmanlı Devleti
Sayfa başına dön 
4 sayfadaki 4 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
F ForuM :: Genel Kültür :: Tarih-
Buraya geçin: